Long Tail

Bu madde henüz taslaktır ve eksiktir. Daha sonra yeniden inceleyiniz.

2004 yılında Wired magazine editörlerinden Chris Anderson’un yorumu ile gündeme giren Long Tail, günümüz online dünya eğilimi ile günümüzün/geçmişin offline eğilimini karşılaştıran bir teori. Basitçe ifade edersek; “az miktarlarda satan çok sayıda ürünün ulaşabileceği yüksek miktara” işaret ediyor. Ya da başka bir ifade ile klasik % 80-20 kuralı, offline ortamda, % 20’nin yarattığı hacme işaret ederken, online ortamda % 80’nin yarattığı hacim konuşuluyor.

Nasıl Çalışır?

Bunu bir örnekle açıklayalım; offline ortamda örneğin bir CD ya da Kitap dükkanında, cironun % 80’ini, satılan malların % 20’si yaratır. Geri kalan % 80 ise satılmayan ya da az satılan ürünlerdir ve cironun ancak % 20’sini yaratırlar.

Bu % 20 mesela 1965 yazılan bir kitap ya da 1965’deki bir albüm olabilir. % 80 ciroyu yaratan % 20 CD ise bu yılın Emre Aydın CD’si ya da Ayşe Kulin’in yeni kitabı olabilir. Aşağıda % 20/80 dengesini gösteren bir grafik görüyorsunuz.

Grafiğin % 20’nin yarattığı düz çizgisine “Long Tail” deniliyor. Türkçesi “Uzun Kuyruk” İnternet ortamında işte bu “Uzun Kuyruk”ta yer alan grup (CD, kitap, reklamveren ya da insanlar) etkin oluyor. Bu teori sadece kitap, CD satışı için değil, tüm İnternet gelişmeleri için geçerli.

Long Tail Örneği

Google Adwords

Örneğin Google Adwords, bu tür bir girişimdir. Bir doktora projesi olarak başlatılan Google, ilerleyen yıllarda başarı kazanınca, ticari hale dönüştürülmek istendi. Büyük kapasiteli sunucular ve bant genişlikleri nedeniyle gerekli olan parayı bulamayan ortaklar, biraralar bu arama motorunu Yahoo, Bill Gates ve o zamanın popüler arama motoru Alta Vista’ya satmaya çalıştılar ve başarılı olamadılar. Google para kazanamıyordu çünkü reklamcılar o dönemde arama devinin neresine reklam vereceklerini çözmekte akıllı davranmadılar. Zaten 1950-60’lardan bu yana gelen alışkanlıklar ve organik bağlar nedeniyle klasik mecraları bırakmaya da halen yanaşmıyor ve internet reklamının kolaylığını, ucuzluğunu ve başarısını, müşterileri olan reklam verenlere yansıtmıyorlar.

Klasik yaklaşımda bahsettiğimiz 20/80 uyarınca, firmaların % 20’si, tüm reklamın % 80’ini verir. Reklam ajanslarının yönettiği de bu % 20 müşteridir. İnternetin dinamiklerini iyi takip eden Google Adwords ile Long Taile gitti. Yani reklam vermenin pahalılığından kaçan % 80’e son derece ekonomik koşullarla reklam olanağı sundu. Üstelik de tam kendilerini arayan bir kalabalığın önüne çıkaracak reklamları verdi. İşte böylece, eski % 20’nin sağladığı kadar ciroyu bugün, yeni % 80 yani başta da ifade ettiğimiz “küçük müktarlarda satın alan, çok sayıda müşteri” yaratıyor. İşte başarılı bir Long Tail hikayesi. Bu hikayenin diğer tarafında ise, reklamcılığın değişen hayat çizgisini anlamakta zorlanan ya da anlamak istemeyen reklamcıları bekleyen acı bir akıbet gözüküyor. Değişenler, yani internetin dinamiğini keşfedenler ise değişen dünyada kendilerine yer bulacaklar. Aynen, ekonominin diğer aktörleri gibi. Dünya değişiyor ve bunu anlamanın yolu, dinamikleri anlamaktır.

Linkler

Kaynak: https://turk-internet.com/long-tail-8211-internet-8217-in-dinamiklerini-anlamada-yararli-bir-model-2/

Sidebar